Sohbetin tam ortasından gireceğim bu sefer. Şehirli hayatların sönük ışıkları altında geçirdiğim günlerden bahsedeceğim biraz. Mesela bu aralar sabahları uyanmak da git gide zorlanıyorum. Trafik gün be gün bedenimin her zerresine dokunuyor ve tahammül kat sayılarımın ayarlarıyla oynuyor sanki. Aynı yolları arşınlarken servis, metro, otobüs, durak fark etmeksizin her boşluğa bir kuş uykusu sığdırıyorum. Uykular bölük pörçük oldukça günün içinde kaç parçaya ayrıldığımı sayamaz oluyorum.İçimde yaşayan bir ordu insan bir anda dökülü veriyor yapboz parçaları gibi bir bir... Bazı özgelerimi tanımıyormuşum hiç. Bazılarını çok özlüyor, bazılarını da çok seviyormuş, parlatıyormuşum, bazılarıyla kavgalıyız, bazıları çekimser anlaşamıyoruz. Tanımadığım özgeler hayattaki en büyük korkularımın altında yatan karabasanlarmış. Her gün aynı işi yaparken görüyorum onu bazen.Tanımamazlıktan geliyorum. Devam ediyorum yola. Oysa ona görünmezlik pelerininin altına en büyük korkularımı emanet etmişi