Doyamadığım sevgilere gelsin bu yazı... Bundan 3-4 yıl önce bir eğitimde sorulmuştu. "Aşk nedir? Aşkın senin için tarifini yapar mısın?" Sabırla dinledim salondaki yirmi beş kişiyi. Eşsiz gibi görünen, sadece eşlerini anlattıkları bir aşk tarifi aldım; bir tutam ondan, bir tutam bundan! Eğitmen dayanamayıp sordu, "Sen ne düşünüyorsun Özge? " Şaşkın görünüyor olmalıydım. Aşk dedim; şöyle büyükçe yutkunarak ve buradakilerden özür dileyerek. Bence bir kişiye duyulmamalı. Ben hiç sizin gibi bir aşka tutulmadım. Benim hep aşklarım oldu. Aynı anda, bir çok yerde ve zamanda... Evet, çok güzel bir ilişkim var. Delice aşık olduğumu da düşündüğüm bir bağ hatta. Ama aşk deyince aklıma sadece o gelmiyor. Mesela ben bir doğa ana aşığıyım. Doğum aşığı. Bir bebeğin, bir tohumun hayata göz kırpması, ağaçların çiçeklerini açması, kuşların yumurtlamaları delice heyecanlandırır. Mesela, kardeşim Selim. Büyümeye doğru gittiği her gün bir şey öğretiyor. Karşılıksız, farkında olma