Ana içeriğe atla

Arkadaş Olabilir Miyiz?

Sohbetin tam ortasından gireceğim bu sefer.
Şehirli hayatların sönük ışıkları altında geçirdiğim günlerden bahsedeceğim biraz.

Mesela bu aralar sabahları uyanmak da git gide  zorlanıyorum.
Trafik gün be gün bedenimin her zerresine dokunuyor ve tahammül kat sayılarımın ayarlarıyla oynuyor sanki. Aynı yolları arşınlarken servis, metro, otobüs, durak fark etmeksizin  her boşluğa bir kuş uykusu sığdırıyorum. Uykular bölük pörçük oldukça günün içinde kaç parçaya ayrıldığımı sayamaz oluyorum.İçimde yaşayan bir ordu insan bir anda dökülü veriyor yapboz parçaları gibi bir bir... Bazı özgelerimi tanımıyormuşum hiç. Bazılarını çok özlüyor, bazılarını da çok seviyormuş, parlatıyormuşum, bazılarıyla kavgalıyız, bazıları çekimser anlaşamıyoruz. Tanımadığım özgeler hayattaki en büyük korkularımın altında yatan karabasanlarmış. Her gün aynı işi yaparken görüyorum onu bazen.Tanımamazlıktan geliyorum. Devam ediyorum yola. Oysa ona görünmezlik pelerininin altına en büyük korkularımı emanet etmişim. Ne büyük sorumluluk! Sonra çok özlediğim bir özge geliveriyor yüreğime sarılıyor. Almış şişlerini dünyadaki ne kadar bağ varsa kalbime örüyor. Isınıyorum bir anda. Dünya sıcacık oluyor. Tüm kalbimde taşıyorum dünyanın güzelliklerini ilmek ilmek, nakış nakış. Bir de sevdiğim özgeler var, aydınlık hayalleriyle dolu, etrafına bir kibritçik ışıkları hediye eden. Onları da böyle ellerinden tutup  gökyüzüne doğru uçurasım var, kavuşsunlar özgürlüklerine. Gökkuşağı renkleriyle dolansınlar  tüm evreni. Ve durmadan keşfetsinler hayatın yeni tatlarını ve paylaşsınlar hayatın tatlarını. Çünkü bu özge hayatı paylaştıkça mutlu olanlardan.

(Resim: Leah Marie Dorion)


Sonra biri geliyor! 
( Hatırlatıcılar önemli vesselam! )

Hayatta eksikliğini düşünemediklerimden biri... 

Hadiii diyor!

Ve tüm özgelerim harekete geçiyor. Kimi zaman bir sebeple, kimi zaman sebepsizce!
Hareketin bereket olduğunu hatırlıyor kalbim eline meşalesini almış, çoktan yalın ayak sokağa fırlamış halde. Ve bir yuvaya doğru yola çıkıyor, cümbür cemaat...

İçimden bir ses! Yaşasın diye avazı çıktığınca bağırıyor. Gülümsüyorum kendi hallerime.
Gecenin bir vaktinde tanış oluyorum, utangaç özgeyle. 

***

Bu yaprakların renkleri beni bu hale getiren.
Sonbahar, kış güzellikleri derken; koza içinde geçen altı ayın ilk bahara kavuşma hayalleri beni deli eden.

Otuzunda bile kendinle tanışmak için heyecan duyuyorsun ya! Sana AŞK OLSUN!

Hoş geldin kasım! Her ay gibi yine dolu dolu gelmelerini sevdiğim,

Hazırım!!!




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAZARCI MASALI

Her pazar, bizim burada semt pazarı kurulur.  Sabah henüz millet pazar sofrasındayken; ben pazarın en taze sebzeleri, en parlak meyveleri, yeşilin her tonundaki yapraklıgilleri ile buluşurum. Dün de o niyetle sabahın en güzel saatlerinde gittim pazara. Kışın en sevdiğim renklerini görmek, pazarcılarla iki sohbet etmek, doğala olan özlemi gidermekti her zamanki gibi niyet. Yalnız ilk girdiğim sokakta, köşeyi dönmemle bir ses kulağıma çalındı: " Bir sürü hikayelerim var"... Küçücük bir çocuk, kasanın üstüne masal tezgahı kurmuş. Masal satıyor. Her kitabına itinayla bir paha biçmiş. Tabi çocuklara ve masallara aşık biri olan beni etkiledi bu olay. Çağdaş dur,  bu çocukla konuşmam lazım deyip, eşimi beklettim.  Adı Yiğit Burak. 7 yaşında. 41 günlük bir kardeşi varmış.  Ve ona hediye almak için okuduğu masal kitaplarını satmaya karar vermiş. Sonra ben kendimi tanıttım. Masallar anlattığımı ve tezgahında tavsiye ettiği masallarının olup olmadığını konuştuk. Sohb

PUDUHEPA ve KIZ KARDEŞLERİ

Bugün bir tohumun toprak yüzüne çıkıp, güneşi içine çektiği gün! Öyle bir gün ki, sadece güneşi değil, yağmurun bereketini de üstüne yağdırıp, gökkuşağından köprüler kurduğu gün. Güzel bir gün, güçlü bir gün, kutlu bir gün, içimi titreten bir gün... Bugün PUDUHEPA'nın tekrardan doğduğu gün. 3000 yıl öteden gelen baş köşe misafirimiz o bizim. Tarihteki ilk barış anlaşması olan Kadeş'e mührünü basan Hitit Kraliçesi. Sevgi ve Barış sözcüklerini tabletlere kazıyan ilk kadın.  İnsanın içine şefkat tohumları serpen, Ana-Dolu bir diyara sonsuz kökler salan toprağın kadını. Bugünün kız çocuklarıyla buluşmak için nasıl da heyecanlı şimdi. Ayakları üstünde durabilen, kendi gücüne inanan, üreten, sorgulayan, oyun oynamayı hayatı boyunca bırakmayan ve masallara inanan kızlar için burada. PUDUHEPA Puduhepa ve Kızkardeşleri projesinin sahibi ve fikir annesi Renan Tan Tavukçuoğlu. İlk tohum yüreğine düştüğünde tek derdi; ilham verici kadın hikayelerinin aynı coğrafy

OKUL YOLU

Bugün  instagram sayfam okul heyecanıyla yanıp tutuşan, eş dost akraba ile dolunca ben de kendi çocukluk anıma doğru yolculuk ettim. *** Kendimi bilmeye başladığımdan beri “ben yaparım, ben tek kalırım, ben giderim, ben çabalarım, ben denerim, ben öğrenirim” ifadelerini çok kullanırım. Tek başınalık hayatımda ilk öğrendiğim ve keyif aldığım hallerdendir. Bazen bu keyif hali dışarıdan bakanlar için “dikbaşlı, inatçı, fazla özgüveni yüksek, gene bildiğini okuyor, keçi” anlamına gelebiliyor :)  Olsun, en azından büyüdükçe ailem bu davranışlarımı daha kabul edilebilir karşılamaya başlayınca ilişkilerimiz daha bir dinginleşti. Bu fotoğraftaki önlüklü kızçe benim. İlkokula başladığım ilk gün doğup büyüdüğüm dede evinin bahçesinde çekildi bu poz. Yanımda annem, hayatımdaki ilk öğretmenim. Diğer yanda kız kardeşim, ilk sınıf arkadaşım. Evin içinde aldığımız eğitime, 3 yaşında tanıştığım “Susam Sokağı”nın paylaşımları da eklenince ben okula gitmeden çoktan okur, yazar,çizer olmuştum. Sözüm ona